HBO Belgeseli ‘Persona’: Bir Cevap

(Avrupa operasyonlarından sorumlu Carl Francis’in İngilizce olarak yayımladığı blog yazısının çevirisidir).

Örgütsel Psikoloji alanında yirmi yıldan fazla bir süredir, özellikle psikometri çalışmalarında, çalıştıktan   sonra, HBO Max’deki yeni bir belgesel oldukça ilgilimi çekti. “Persona” isimli bu belgesel, medyanın da oldukça dikkatini çekti. Persona’nın “Kişilik Testlerinin Arkasındaki Gerçek”, “Kişilik testleri genel olarak engellilere karşı ayrımcı olmak, ırkçı olmak, cinsiyetçi olmak ve sınıfçı olmak için inşa edilmiştir” gibi altyazı ve sloganları içermesi bizi endişelendirdi.

Aşağıda SIOP (Endüstriyel ve Örgütsel Psikoloji Derneği) tarafından yayınlanış olan cevap yazısının linkine ulaşabilirsiniz. Eğer siz de “Persona”nın etkisinden endişe ediyor ve bağımsız olarak yayınlanmış bir bilgilendirmeyi okuma ihtiyacı hissediyorsanız, bu yazıyı yararlı bulabilirsiniz.

SIOP’un yayınladığı yazıda, “yanlış olan ve potansiyel olarak şirketlerde kullanılan kişilik değerlendirmelerinin bilimselliğini uygulanabilirliğini baltalayan bir dizi iddiada bulunma” konusundaki endişelerini dile getiriyorlar. Belki de vurgulanması gereken asıl şey, bu belgeselin aslında temelden başlayarak belirli bir polemiğin temellerini incelikle attığı ve daha sonrasında da kişilik değerlendirmelerinin, baskı ve ayrımcılık için bir araç olarak nasıl kullanıldığına dair “gerçeğin” reddedilemez bir resmi gibi görünen şeyleri sunmak için, katkıda bulunanların destekleyici bir bakış açısıyla güçlendirdiği sansasyonel bir mesajın ortaya çıkmasıdır.

“Kişilik değerlendirmeleri, bir değerlendirmenin parçası olarak kullanıldığında, şirketlerin yasal olarak yükümlü olduğu adil ve ayrımcı olmayan işe alımları sağlamaya yönelik olan ilkelere uyumunu arttırmaktadır.”

Örnek vermek gerekirse, filmin çoğunda MBTI, kişilik değerlendirmesinde “neyin yanlış olduğu” gösterilmek için bir araç olarak kullanılıyor. MBTI’ya karşı bir durum oluşturulduktan sonra, Büyük Beşli modelini, bilimsel temeli etrafında hafif dokunuşlarla, ince bir şekilde tanıtarak, bu kişilik modelinin de MBTI’da olduğu gibi, aynı eksikliklere sahip olduğu izlenimi bırakılıyor. Film yapay zekâ çıkarımı yapan “algoritmalar” gibi terimleri, anlamından uzak bir şekilde kullanarak, savunduğu görüşü izleyiciye aktarmaya devam ediyor ve makineler açıkça söylenmese bile kişilik değerlendirmelerine dayanan toplu işe alımların, otomatik karalar almak için kullanıldığını öne sürüyor.

Belgeselin asıl hazin kısmı ise, kişilik değerlendirmeleri yoluyla acı çeken kişilerin hikayelerini anlatan vaka çalışmaları. Bu kişilerin bakış açılarını, sadece kendi durumlarında değerlendirmeleri ile gerçekte ne yapıldığı izleyicilere gösterilmemesine rağmen, bu kişilerin endişeleri, incinen duyguları ve ıstırapları gerçek ve yürekten bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Bundan bu kadar etkilenmemin asıl sebebi, yirmi yılı aşkın bir süredir bu işle ilgileniyor olmam. Beni şahsen tanıyan herkes, psikometrik test kullanıcı eğitimleri ile bilmektedir. Bu insanlar, testleri kullanan herkesin, bunu yapmak için yeterli yetkinliklere sahip olması gerektiğini ciddi bir şekilde savunduğumu bilirler. Söz konusu yetkinlikler, kullanmayı seçtiğimiz araçları eleştirel olarak değerlendirebilmekle başlar; “doğru iş için doğru aracı kullanmak”, sonuçların ne anlama geldiğini ve size ne söyleyebileceklerini (ve söyleyemeyeceklerini) anlamak, test kullanımında adalet ve kapsayıcılığın nasıl sağlanacağı da dahil olmak üzere mesleki ve etik sorumluluklarımızın neler olduğunu anlamayı kapsar.

Persona’da gözler önüne serilen sorunların çoğu, kusurlu bir test (modern standartlara göre) üzerine inşa edilmiş, yetkin, bilgili ve profesyonel test kullanımının eksikliğinin bir sonucudur. Sağlam ve güncel psikolojik teorilere dayanan iyi gelişmiş testler kullanırsak, sonuçları diğer bilgilerle birlikte uygun bir şekilde yorumlarsak ve test süreçleri ne yaptıklarını gerçekten bilen kişiler tarafından dikkatli bir şekilde yönetilirse, Persona’da bahsi geçen sorunlardan kaçınılacaktır. Bu durum, test kullanıcı eğitimlerinin, test kullanımının önemli bir yönü olmaya devam etmesini sağlamaya yönelik bilinci arttıracaktır. O zaman, gerçekten yetkin bir kullanımla, ayrımcılık için kullanılan bir araç olmaktan çıkacaktır. Bu benim alanımda çalışanların önleyebileceği çok zor bir iş aslında. Bu araçları kullanmayı bırakırsak ne yapacağız? İşe alım sırasında sadece başvuru formu, özgeçmiş ve mülakata dayalı sistemi kullanmaya devam mı edeceğiz? Çünkü bunlar, testlerin sahip olduğu iddia edilen önyargılara asla açık değiller, değil mi…

Social